Haber7 , 13.12.2007
Eski CHP'li Moğultay'dan tarihi itirafMehmet Moğultay, Adalet Bakanlığı döneminde, "5 bin kişilik kadroyu örgütlerime vermeseydim de MHP'ye mi verseydim" sözlerini dedi mi demedi mi? İşte aynıtı: |
13 Aralık 2007 16:15 |
Moğultay, geçmişte bir SHP Kongresinde dile getirdiği "5 bin kişilik kadroları örgütlere vermeyip, kendimize vermeyip MHP’ye mi bıraksaydım” vaadinin esasen suç teşkil ettiğini, bu suçu işlemesinin mümkün olmadığını dile getirdi. Cafesiyaset, konuyu "Can Dündar Moğultay'a bu soruyu sorabilecek mi?" şeklinde gündeme taşımıştı.. |
Moğultay, önceki akşam NTV'de NEDEN programında, Can Dündar'ın sorularını cevaplarken 'o sözlerine' ilişkin şunları dile getirdi.
"Can Dündar: Bu çare ne olabilir, ikinci turda onu da rica edeceğiz sizden. Sayın Moğultay’a döneyim. Başbakanı biraz önce dinledik, onu hemen sorayım. “5 bin kişilik kadroları örgütlere vermeyip, kendi vermeyip Mhp’ye mi bıraksaydım” sözünüze atıf yaptı. Önce onu sorayım.
Mehmet Moğultay: Efendim o parti kongresinde söylenmiş bir sözdür. Dolayısıyla ben onu ciddiye almıyorum. Sayın başbakanın ....
Can Dündar: Sayın başbakanın sözü.
Mehmet Moğultay: O sözümün arkasındayım da onu bir parti kongresinde delegelerin tahrikleri sonucunda söyledim. Benim böyle bir şansım yok, esasen yok.
Can Dündar: Yapmadınız ama söylediniz öyle mi?
Mehmet Moğultay: İstanbul kongresinde söyledim böyle bir şeyi ama böyle bir şansım yok ki, bu mahal bir suç, bu suçu işleme şansım yok. Aslında orada konuşulan konu, infaz koruma memurları ve zabıt katiplerine ilişkindir. Bunların sınavlarını ben yapmıyorum ki, onların sınavlarını adalet komisyonları yapıyor. Adalet komisyonlarını ben tayin etmiyorum. Adalet komisyonlarını hakimler savcılar yüksek kurulu tayin ediyor. Benim zamanımda barosuz değiştirilmiş adalet komisyonu üyeleri de yok. İstanbul kongresinde, o tarihe rastlamıştı sınavlar ....
Can Dündar: Yani böyle bir şey yok aslında ama kongrenizde öyle varmış gibi söylediniz.
Mehmet Moğultay: Şimdi ben sayın Şahin’in sözlerine yanıt vermek istiyorum.
Can Dündar: Buyrun.
Mehmet Moğultay: Şimdi benim zamanımda da hakimler mesleğe kabullerini hakimler savcılar yüksek kurulu karar veriyordu. Evvela bir yazılı mülakat yapılıyordu, bu bakanlık nezdinde yapılıyordu. Sonra mülakat yapılıyordu. Yani yazılı ve mülakat yapılıyordu ama biz 1995 yılında mesleğe bir kısım avukatları aldık. O zaman hatırlarsanız bir avukatlık kanunu çıktı. Bu avukatlık kanunu gereği 5 yılını dolduranlarla ilgili olarak bir yazılı sınav yapmadık, sadece mülakat yapıldı. Bu mülakatı da hakimler savcılar yüksek kurulu yaptı. Benim bundan haberim bile yoktur yani. Şimdi bu niye bu kadar toplumun gündemine taşındı?
Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yargı konusunda 4 temel politikasından kaynaklanmış bir anayasa taslağı var ya ortada henüz göremediğimiz, resmen göremediğimiz bir anayasa taslağında burada anayasa mahkemesinin yapısı değiştiriliyor. Kaygılardan birisi bu. İkincisi, yargıtayın yapısı değiştiriliyor, üçüncüsü hakimler savcılar yüksek kurulunun yapısı değiştiriliyor, dördüncüsü de istinah mahkemeleri kurularak yargı teşkilatını ele geçirmek gibi bir iddiası var Adalet ve Kalkınma Partisi’nin.
Bunları kısmen anayasa değişiklikleriyle, kısmen kanun değişiklikleriyle yapmaya çalışıyor. Şimdi 2802 sayılı yasanın 5270 sayılı yasayla değiştirilmesi yani avukatların mesleğe alınmasına ilişkin düzenleme aslında bana göre ortada henüz devam eden bir durum varken ne yargıtayın, ne danıştayın, ne hakimler savcılar yüksek kurulunun, ne Türkiye Barolar Birliği’nin yani daha doğrusu soysal tarafların görüşü alınmadan bir kanun teklifi şeklinde meclise gelmesinden kaynaklanıyor. Yani bir nevi yangından mal kaçırırcasına çok acele yaptılar. Çünkü bunun belli bir tarihe kadar yapılması gerekiyordu, o tarihi buldular denk getirdiler. Aslında yapılmaması gerekiyordu, yani kanun böyle hazırlanmaz.
Şimdi biraz önce sayın Oltan Sungurlu’nun bahsettiği gibi toplumu germeye gerek yok, toplumla uzlaşarak, sosyal taraflarla görüşerek kanun çıkarılır. Şimdi asıl burada önemli olan hakimler savcılar yüksek kurulunun anayasanın 159.ncu maddesinde diyor ki; mahkemelerden bağımsızdır ve hakim teminatı üzerine görev yapar. Şimdi anayasamızda, anayasamızın kuvvetler ayrılığı bölümünde sayıyor şimdi diyor ki anayasamızın birinci bölümünde yani genel esaslar bölümünde devlet egemenliği .... kullanıyor. Yasama, yürütme ve yargı. Devlet hakkını bu alanda kullanıyor. Çünkü Türkiye demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti. Şimdi bu egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre belirler diyor. Şimdi yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elinde.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Akp’nin ekseriyeti var. Yürütme bakanlar kurulu eliyle ve cumhurbaşkanı marifetiyle kullanılır. Yargı ise Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır. Şimdi hakimler savcılar yüksek kuruluna yapılması gereken değişiklik de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne üye seçilmesi düşünülüyor. Anayasa değişikliği taslağı burada, elime geçti benim. Bakın burada diyor ki; hakimler ve savcılar yüksek kurulu 17 asil, 4 yedek üyeden oluşur. Adalet bakanlığı müsteşarı kurulun tabi üyesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi 5 kişiyi seçiyor. Şimdi böyle bir düzenleme yarı başkanlık sistemiyle yönetilen Fransa’da vardı. 1993’te anayasada bir değişiklik yapıldı, cumhurbaşkanının bu yetkisi ortadan kaldırıldı.
Dolayısıyla yargı bağımsızsa yargı bağımsızlığını korumanın yolu yargının kendi iç işini kendisinin halletmesidir. Ben hakimler ve savcılar yüksek kurulunun yapısının şöyle oluşmasını istiyorum; birincisi, şu anda hakimler savcılar yüksek kurulu 3 kişi yargıtaydan, 2’si danıştaydan olmak üzere adalet bakanı ve müsteşar 7 kişiden oluşuyor. Bu rakamın şöyle olmasını istiyorum; bir sefer müsteşar bu kurulun üyesi olmamalı. Adalet bakanı olabilir, adalet bakanının olması da yasama, yargı, yürütme arasındaki uyumu sağlaması bakımından olabilir. Adalet bakanı oy kullanmayabilir. Bana göre hakimler savcılar yüksek kurulu ikiye ayrılmalı. Adli yargı hakimler savcılar yüksek kurulu, idari yargı diye ikiye ayrılmalı.
Can Dündar: İsterseniz bunu çözümler bölümünde zaten önerinizi rica edeceğim.
Mehmet Moğultay: Olur efendim, olur.
Can Dündar: Ama anladığım kadarıyla siz bu yaklaşımı yani geçmişteki benzer örneklere rağmen bugün olmasını biraz bu siyasallaşma iddiasına hak vermenize bağlıyorsunuz.
Mehmet Moğultay: Yani sosyal taraflarla görüşülerek bu düzenlemeler yapılsaydı veya bu bir kanun teklifi olarak getirilseydi, kanun tasarısı olarak getirilseydi bu ihtilafların pek çoğu olmayabilirdi. Bu tartışmalar da olmayabilirdi, çünkü çok alel acele getirildi. Bir milletvekilinin teklifi üzerine meclise getirildi ve bu sıkıntılar yaşandı. Yaşanmayabilirdi bu sıkıntılar."
(cafesiyaset)
---------------------------------------------------
No comments:
Post a Comment