Thursday, December 13, 2007

‘İçimdeki ahlak yasası’

http://www.stargazete.com.tr/index.asp?haberID=133076

Sami Selçuk , Star , 10.12.2007

‘İçimdeki ahlak yasası’

Kant’a (1724-1804) göre, evrende değer üreten, özgürlüğünü iyi iradeyle yaşayabilen, bir amaç ortaya koyabilen biricik canlı, insandır. O nedenle ahlak da, hukuk da ortaya amaç koyabilen insanın ürünleridir.

İnsan aklı iradeyi yönlendirir; davranışlar arasında seçim yapar. İrade aklın dışında olduğu zaman insan seçim yapma gücünü yitirir.

Özetle seçim, aklın ürünü olduğu sürece insan iradesi özgürdür.

Böylelikle Kant, ahlak bilimini felsefenin bir parçası yapar ve evrensel boyutta iyi niyet yörüngesine oturtur. Aklın işlevi, bir araç olarak değil, bir amaç olarak iyi olana kendiliğinden koşmaktır, ulaşmaktır.

Kısacası Kant, düşünceyi algıya yeğler, duyguyu ödev bilinci düzeyine yükseltir.

Çünkü, ödev bilinci, davranışa ahlaksal değer katan kaynaktır.

Davranıştaki bu ahlaksal değer ölçütü, bencilliği, Makyavelizmi, hazcılığı, yararcılığı, çıkarcılığı ve aklı bunlara ulaşmak için bir araç olarak kullanan çocukça ve bencilce kurnazlığı mahkûm ve reddeder, Kant. Çünkü, Kant’a göre, belli bir sonuca ya da amaca yahut da başarıya ulaşmak için belli davranış(lar)ı benimsemek yetmez. Önemli olan, davranışın, aklın evrensel yasasına uymasıdır.

Bu yasa, kökenini insanın içinde/vicdanında bulan kutsal bir sestir, Kant’a göre. Bu yüzden akıl, eğer mutluluk, haz ve yarar/çıkar gibi değişkenlerle iradeyi yönlendirir ve davranışı belirlerse, ahlaksal değerini yitirmiş, ahlakın dışına taşmış olur.

Ahlakın dışında kalan gerçekler, görelidir, değişkendir. Sözgelimi, bir köye gitmek için kara yolu varsa, demir yolu yapma zorunluluğu duyulmayabilir. Akıl, bu ‘ teknik buyruğu’ verebilir, kolaylıkla. Bunun ahlakla ilgisi yoktur.

Bir de erişilmek istenen amaca bir araç olarak bir başka şeyi buyuran ‘ koşullu olan/kesin olmayan buyruk’ vardır . Sözgelimi, ‘sınavı başarmak istiyorsan, çalışmalısın’ buyruğu gibi. Böylece ortaya, bir başka şeye bağımlı olan ‘eğerli’ bir buyruk çıkar. Elbette bu buyruğa uyulması zorunlu değildir. Zira, koşullu olan/kesin olmayan buyruk, ahlaksal değer ve düzey açısından yalnızca bir öğütten ibarettir. O kadar.

Buna karşılık, Kant’a göre bir de ‘kesin/koşulsuz buyruk’ vardır. Matematik kadar değişmez gerçekliği, öncelliği (a priori) ve evrenselliği olan, hiçbir ayrık kural tanımayan ahlaksal zorunluluk yasasının buyruğu.

Bu buyruğun özüne, ahlak ve hukuktaki yansımalarına bir başka yazımda değineceğim.

Kant’ın özetlemeye çabaladığım bu ülkücü ahlak görüşü, hiç kuşkusuz bütün zamanlar için geçerlidir: ‘Her davranışınızda, kendinizde ve başkalarında olan insanlığı amaç edinin, onu asla araç kılmayın ‘.

Buradan yola çıkan Kant, ahlakın, hukukun yasalarını, ilkelerini kotarır.

Gerçekten hiçbir düşünür, ahlaka, hukuka Kant gibi yaklaşmamıştır.

O, ‘ ahlaksal akıl ve zorunluluk’ ile kesin/koşulsuz buyruk’ kavramlarından yola çıkar, Ulpianus’tan esinlenir, üç değişmez ödeve değinir: ‘Onurlu yaşa (honeste vive), yani ilişkilerde kendini araç kılma, amaç ol, değerini koru. Kimseye zarar verme (neminem laede). Çok açık değil mi? Herkese hakkını ver (suum cuique tribue). Bu da çok açık.

‘Pratik Aklın Eleştiri’sinde, şöyle demişti, Kant: ‘İnsan ruhunu sürekli olarak hayranlık ve saygıyla dolduran iki şey vardır: Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü, içimdeki/vicdanımdaki ahlak yasası’.

Kant’ın yaşamını ve felsefesini özetleyen bu son cümle, mezar taşına yazıldı.

Herkes bir kez daha okusun ve sonsuza dek düşünsün diye.

Not: Geçen haftaki yazımda Kant’ın doğum tarihi, 1724 yerine 1794 olarak çıkmıştır. Aynı yazıda 1789 Fransız Devriminin gerçekleştiği gün Kant’ın evinden çıkmadığı ve günlük yürüyüşünü yapmadığı da belirtilmiştir. 1789’da evinden çıkmayan birinin 1794’te doğması elbette doğa yasalarına aykırıdır. Ancak ben, bu maddi yanılgı nedeniyle yine de özür diler ve duyarlılıklarından dolayı okurlarıma teşekkür ederim. S. Selçuk


10.12.2007





-------------------------------------------

No comments: