Tuesday, July 17, 2007

'Yargıda temiz eller operasyonu şart'

18 Temmuz 2007, Çarşamba

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=565339



'Yargıda temiz eller operasyonu şart'


Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in, 'Yargıda neler var neler. Banka suçlarına bakan 8. Ağır Ceza Reisi nasıl 5. Ağır Ceza'ya gitti?' sözleriyle alevlenen 'derin tartışma'ya Türkiye'nin önemli hukukçularından da yorumlar geldi.

Tartışmanın iki ana unsuru üzerinde duran hukukçular, birincisini bazı yargı mensuplarının çetelerle ve gayri ahlaki ilişkilerle anılması, ikincisini ise hakim ve savcıların atama işlemlerinde ideolojik davranılması olarak gösterdi. Yargıdaki derin tartışmayı bitirecek çözüm önerileri ise ortak: Temiz eller operasyonu yapılmalı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yeniden yapılandırılmalı, kararları yargı denetimine açılmalı.

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, yargının şaibe kaldırmayacağına işaret ederken, hakim ve savcıların atama, terfi ve tayin işlemleri ile disiplin soruşturmalarını yürüten HSYK'nın yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor. Adli ve idari yargı olmak üzere iki dairesi ve bir genel kurulu bulunan geniş bir sistem oluşturulabileceğini belirten eski Adalet Bakanı, HSYK kararlarının yargı denetimine kapalı olmasının da yanlışlığına işaret ediyor. Eski DGM Savcısı Talat Şalk da, yargının öncelikle içeride bir temiz eller operasyonu yapması gerektiğine dikkat çekiyor. Eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman ise görevde bulunduğu dönemde yaptırdığı bir anketi hatırlatıyor. 666 avukatın katıldığı ankette 631 avukatın 'yargıda yolsuzluk var' dediğini vurgulayan Sayman, hakimlerin atanmasında çıkar ilişkilerinin ve siyasi ilişkilerin de etkili olabildiğine işaret ediyor.

Bazı hakim ve savcıların kirli ilişkilere karışması, başarılı bir hakimin yerinin değiştirilmesi gibi olaylar nedeniyle yargıda iç denetim ve atama sistemindeki sorunlar tartışılmaya başlandı.

Suçlularla mücadele etmesi gereken bazı hakim ve savcıların çetelerle irtibatlı olduğunun ortaya çıkması, fuhuş olaylarına karışmaları, yargı camiasında tepkiyle karşılandı. Bu tür olayların sebepleri ve çözüm yolları tartışılırken yargının kendi içinde bir temiz eller operasyonu yapması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca tartışmalı atamalar yapılması nedeniyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yeniden yapılandırılması öneriliyor. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, kendisinin daha önce HSYK'nın yeniden yapılandırılması yönünde bir öneri getirdiğini hatırlatarak iki daire ve bir genel kuruldan oluşan daha geniş bir sistem oluşturulabileceğini söyledi. Emekli Yargıtay üyesi Ekrem Serim de, bu tür tartışmaların yaşanmaması için HSYK kararlarının yargı denetimine açılmasını istedi.

HSYK yeniden yapılandırılsın

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, hakim ve savcıların şaibeli olaylara karıştığına dair olayların yargı açısından son derece üzüntü verici olduğunu belirtti. Bu iddiaların üzerine kararlılıkla gidilmesi gerektiğini vurgulayan Türk, "Adalet devletin temelidir." sözünü hatırlatarak, bu tür olayların yargıya güveni zedeleyeceğine dikkat çekti. Türk, bütün mesleklerde olduğu gibi yargı mensupları arasında da yanlış yapanların çıkabildiğini söylerken "Ancak hakimlik ve savcılık mesleği şaibe kaldırmaz, bu konuda hiç tahammülü olmayan meslek, yargıdır. Görevlerini kötüye kullanan yargı mensuplarına kesinlikle müsamaha gösterilemez." diye konuştu. Türk, şaibelerin önüne geçilmesi için hakim ve savcıların atama, terfi tayin işlemleri ile disiplin soruşturmalarını yürüten HSYK'nın yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi. Adli ve idari yargı olmak üzere iki dairesi ve bir genel kurulu bulunan bir sistem oluşturulmasını öneren Türk, HSYK kararlarının yargı denetimine kapalı olmasının da doğru olmadığını belirtti.

Emekli Yargıtay üyesi Ekrem Serim, yargı mekanizması içinde görevini kötüye kullanan kişilerin cezalandırılması hatta meslekten çıkarılmasına varan tedbirlerin bulunduğunu hatırlattı. Hakim ve savcıların atama, terfi ve tayinleri konusunda dürüstlük ve liyakati esas alan daha objektif bir sistem oluşturulabileceğini ifade eden Serim, HSYK'nın yeniden yapılandırılması ve kararlarının yargı denetimine açılması gerektiğini vurguladı.

Görev yaptığı dönemde suç örgütlerine yönelik olarak çok sayıda operasyona imza atan eski DGM Savcısı Talat Şalk da suçluları tespit edip cezalandırması gereken hakim ve savcıların bu kişilerle birlikte suça karışmalarının adalete güveni yok edeceğinin altını çizerek şunları dile getirdi: "İnsan unsuru diğer mesleklerde olduğu gibi yargı açısından da çok önemli. Bu nedenle yargı mensuplarının mesleğe alınmasında meslek içindeki eğitimlerinde etik ilkelere ve dürüstlüğe önem verilmeli. Yargının önce kendi içindekileri temizlemesi, içeride bir temiz eller operasyonu yapması gerekir. Bazen yargı içindeki birtakım olayların üzerine gitmek isteyenler oluyor; ancak gücü yetmediği için sessiz kalabiliyor. Bir hukuk devletinde kanunların sadece yargılanan vatandaşlara değil, suç işleyen hakim ve savcılara da uygulanması gerekir."

İstanbul Barosu eski Başkanı Avukat Yücel Sayman, 1999 yılında İstanbul Barosu başkanıyken hakim ve savcılara yönelik bir anket yaptırttığını, 666 avukatın katıldığı bir ankette 631 avukatın 'yargıda yolsuzluk var' dediğini hatırlattı. O zaman bu anketin büyük gürültü koparttığını, hakim ve savcıların kendileri aleyhine bildiri yayınlayıp tepki gösterdiğini belirten Sayman, "O zaman tepki göstermek yerine bizim çözüm önerilerimiz dikkate alınsaydı, yargıdaki bozulma bu ölçüde olmazdı." dedi. Sayman, yargıda bir bozulma olduğunu ve Adalet Bakanlığı'nın açtığı soruşturmaların çözüm için yeterli olmadığını kaydetti. Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Hüsnü Tuna da, bazı yargı mensuplarının hukuk kurallarına göre hareket etmediğini, kendilerine verilen yetkileri yasal çerçevede kullanmak yerine yasadışı güçlerin etkisinde kullandıklarını aktardı. İşini yapan savcının meslekten atıldığını, ancak bir şekilde yolsuzluğa, fuhşa karışanların, meslekle bağdaşmayan hareketlerde bulunanların çok küçük cezalarla geçiştirildiğini belirten Tuna, "Bugünkü gelinen nokta beklenen bir şey. Neşter vurulmayla çözülmeli. Üç beş kişilik vaka değil bu olanlar, yargının damarlarına girmiş durumda." şeklinde konuştu. Yargıyı siyasi düşüncelerine, ideolojik menfaatlerine alet edenlerin şiddetli cezalandırılması, en azından meslekten uzaklaştırılması gerektiğini belirtti.


Yargılanan bankacının kardeşi HSYK'da

Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in banka davalarına bakan hakimin görevden alınmasına dikkat çekmesi gözleri eski İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın'a çevirdi. Akın, Hürriyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada, 28 Mayıs'ta Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Mahmut Acar'la görev yeri değişikliği ile ilgili görüşmeye gittiğinde karşılaştığı kişinin Kentbank'ın eski sahibi Mustafa Süzer'in kardeşi Hüseyin Süzer olduğunu söyledi. Akın, HSYK başkan vekilinin kapısında bekleyen Süzer'e 'Hayırdır?' diye sorduğunu ve 'HSYK başkan vekili ahbabım. Ziyaretine geldim.' cevabını aldığını kaydetti. Hüseyin Süzer de HSYK Başkan vekili Mahmut Acar'ı ziyarete gittiğini doğruladı. Hürriyet Gazetesi'ne "Sanırım mayıs ayı sonlarıydı. Yargıtay'dan çıkıp HSYK'ya gittim. Başkan vekili Mahmut Acar'ı ziyaret etmek istedim. Ben özel kalemdeyken içeriden 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın çıktı. 'Hayırdır' diye sordu. Ben de Mahmut Acar'ı ziyarete geldiğimi söyledim. " dedi.

Murat Aydın - Büşra Erdem / Ankara - İstanbul


Olay Hakim Mustafa Akın'dan, HSYK'yı sarsacak şok sözler

Zaman , 17 Temmuz 2007, Salı

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=565085


Olay Hakim Mustafa Akın'dan, HSYK'yı sarsacak şok sözler

Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) Başkanvekili Mahmut Acar'ı karşı karşıya getiren hakim konuştu. Hürriyet'e konuşan Hakim Mustafa Akın çok önemli açıklamalarda bulundu.

Akın, İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nden 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne tayin edilmesinin ardından HSYK Başkanvekili Mahmut Acar ile görüşmeye gittiğini belirterek, "görüşmeden çıkarken, yargıladığım bankacının kardeşini HSYK Başkanvekili'nin kapısında görünce şok oldum" dedi.

İşte Hakim Mustafa Akın'ın ağzından olayın perde arkası:

"Bizim uğraştığımız insanlar sıradan insanlar değil, Kentbank, Erol Aksoy'a ait EGS Bank, Balkaner ve Süzerler davasına baktım. Yapılan bu yer değişikliği açıkçası hoşuma gitmedi. Hakkımda 4. Hukuk mahkemesi dava açtı. Mahkeme Başkanı, Dinç Bilgin'in tanığı olarak dinlendi. Başka davalar açıldı. Bunlarla uğraştık. Başımıza gelmeyen kalmadı.

Görev yeri değişikliğinin Hayam Garipoğlu'na verilen ceza ile ilgisi yok. Garipoğlu'na zimmet ve dolandırıcılıktan 27 yıl hapis vermiştik.Yargıtay birkaç noktadan kararı bozdu.Bu kişinin yaptığı ödemeleri etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması, protokole bağlılığı dikkate alınıp hapis cezası 16 yıla indirildi. Yakalama emri de para cezasına çevrildi. Bu tamamen hukuki olaydı.

'HSYK Başkanvekili'nin kapısında karşılaştım'

Olaylar biraz soğuduktan sonra alınış nedenimi öğrenmek için 28 Mayıs'ta Ankara'ya gittim. HSYK Başkanvekili Mahmut Acar ile görüştüm. Kendisine kararlarına saygı duyduğumu belirtip, benim neden 8. Ağır Cezadan alınıp 5. Ağır Ceza'ya verildiğimi sordum. HSYK Başkanvekili Mahmut Acar, bankada parası olmadığına ilişkin çoluk çocuğunun üzerine yemin etti. Bankacılarla ilişkisinin bulunmadığını HSYK'nın o kişilerin sözleriyle hareket eden bir yer olmadığını söyledi. Bir süre daha oturup konuştuktan sonra odadan ayrıldım.

Başkanvekilinin odasından ayrılırken, yargıladığım bankacının kardeşi kapıda bekliyordu. "Hayırdır" diye sordum."HSYK Başkanvekili ahbabım ziyarete geldim" dedi. O an şoke oldum. Neye uğradığımı şaşırdım. Tayinimde yargıladığım bazı etkili kişilerinde etkili olduğunu duyuyordum. O üzüntüyle Merkez Bankası'nda üst düzey yönetici olan arkadaşımın yanına gittim. Olayı anlattım. Bana BDDK üyeliğine geçip geçmeyeceğimi sordu. Bende uygun buldum. Sağ olsun Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener Bey, "Buraya senden iyisini bulamayız" diye bana iltifat etti." BDDK için kararnamem hazırlandı ve Bakanlar Kurulu'ndan geçti. Cumhurbaşkanı'na sunuldu. Sonucu ne olur bilemiyorum.

'Uzanlar'ın 1 milyar 200 milyon'u benin gerekçeli kararımla istenildi.'

Uzanlar'ın İsviçre'de 1 milyor 200 milyon parası var. İsviçre makamlarıyla yapılan görüşmelerde bu parayı vermiyorlardı. İmar Bankası'yla ilgili benim iki ciltlik kararım tercüme edildi, Mecit Ceylan kardeşim de gitti. Görüşmeler son derece olumlu ilerliyor. 1 milyar 200 milyor dolar ülkemize gelirse, benimde buna katkım olduysa ne mutlu bana.

Monday, July 16, 2007

Yargıda derin tartışma

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=564907

Zaman , 17 Temmuz 2007, Salı


Yargıda derin tartışma

Bazı hakim ve savcıların adının karıştığı kirli ilişkiler, yargının sorunlarını yeniden gündeme getirdi. Tartışma, geçen hafta İstanbul'da bir hakim ve üç savcının uyuşturucu çetesiyle bağlantısının ortaya çıkması üzerine alevlendi.

Ardından üç savcı ve iki hakimin, gittikleri pavyonda ahlâk dışı ilişkilerde bulunduğu iddia edildi. Adalet Bakanlığı, her iki olay hakkında soruşturma açarken, eski Bakan Cemil Çiçek'in Hürriyet gazetesindeki açıklamaları tartışmayı derinleştirdi. Yargıyı korumak adına birçok şeyin konuşulmadığını vurgulayan Çiçek, "Neler var, neler. Bizim neler çektiğimizi bilemezsiniz." dedi. Yargıda meslek taassubunun mutlaka yenilmesi gerektiğini belirten eski bakan, sözü görevini başarıyla yapan yargıçlara getirdi. Örnek olarak da, banka hortumcularıyla ilgili davalara bakan 8'inci Ağır Ceza Reisi Mustafa Akın'ın İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne atanmasını gösterdi. Bunun nasıl olduğunun araştırılmasını isteyen Çiçek şöyle devam etti: "Bu işlerde sakat, kötü şeyler döndüğünü düşünerek başvurduğu yerde, davasına baktığı hortumcu bankacının kardeşi içeriden çıkıyormuş, deniyor. Bunlar doğru mu, bakılmalı."

Çiçek'in sözlerine dün Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili Mahmut Acar'dan cevap geldi. Akın'ın görev süresi dolduğu için değiştirildiğini savunan Acar, "Bankacılıkla ilgili davalardan haberimiz yok. Ne paramız var ne de bankacıyı tanırız." dedi. Ancak Zaman'a konuşan Çiçek, olayın gelişimini şöyle özetledi: "8. Ağır Ceza Mahkemesi banka yolsuzlukları için kuruldu. Biz, Akın'ın görevde kalmasını istedik, HSYK aldı."

Susurluk Davası'nın eski hakimi Sedat Karagül, tartışmaları, "İstenmeyen yargı mensuplarının ayağı bir şekilde kaydırılır.' sözleriyle yorumlarken, eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, sorunların kaynağında ideolojinin yattığına işaret etti: "Yargıdaki atama ve yükselme dürüstlük, kalite ve liyakate göre değil, ideolojik ve hemşehricilik gibi gerekçelere dayanılarak yapılıyor."

------------------------------------------------------------------------------

'Yargıdaki sorunların kaynağı HSYK'

Yargı mensupları son dönemde uyuşturucu tacirleri, fuhuş çeteleri ve dinleme skandallarıyla anılmaya başlandı. Son dönemde yargı, hakim, savcıların çete ve fuhuş operasyonlarına adının karışması, başarılı yargı mensuplarına yönelik sürgün şeklindeki tayinler ve tartışmalı kararlarla gündeme gelmeye başladı. Geçtiğimiz hafta İstanbul'da uyuşturucu çetesine yönelik olarak gerçekleştirilen 'Son Nokta' operasyonuyla tutuklanan şahısların bazı hakim ve savcılarla bağlantılı oldukları ortaya çıkmıştı. Beyoğlu Adliyesi'nde görev yapan üç savcı ve iki hakimin, gittikleri pavyonda hesap ödemedikleri ve zorla fuhuş yaptırılan Rus hayat kadınlarıyla ilişki kurdukları iddiaları Adalet Bakanlığı'nca incelemeye alındı. Yine kısa bir süre önce fuhuş olayına adı karışan ve hakkında soruşturma başlatılıp açığa alınan Yargıtay Tetkik Hakimi Mustafa Hakkı Çetin, "örgütlü fuhuş yaptırmak" ve "insan ticareti yapmak" suçlarından tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, yargıdaki sorunların kaynağının HSYK olduğunu söyledi. Gündel, bu tür sorunların çözülmesi için Anayasa'da değişiklik yapılarak HSYK'nın yapısının değiştirilmesi şart." diye konuştu. Yargı şimdi de eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in 'atama' açıklamasıyla sarsıldı. Banka yolsuzluğu davalarına bakmak üzere ihtisas mahkemesi olarak oluşturulan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Başkanı Mustafa Akın'ın, Adalet Bakanlığı'nın görevde kalması yönündeki görüşüne rağmen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararıyla değiştirilmesi dikkat çekmişti. Cemil Çiçek, dün Hürriyet'e yaptığı açıklamada, "Neler çektiğimizi bilemezsiniz. Neşter davasında olsun, bankalar olsun neler var neler. Ama her şey konuşulmuyor. Örneğin ben soruyorum: Bankalarla ilgili davalara bakan 8. Ağır Ceza Reisi, niye 5. Ağır Ceza Reisi oldu? Bunun araştırılması lazım. Bu işlerde sakat, kötü şeyler döndüğünü düşünerek başvurduğu yerde davasına baktığı hortumcu bankacının kardeşi içeriden çıkıyormuş, deniyor. Bunlar doğru mu, bakılmalı?" demişti.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Cemil Çiçek'in atama haberine sert tepki gösterdi. HSYK Başkan Vekili Mahmut Acar, 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustaya Akın'ın 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne atanmasının 'doğru' olduğunu belirterek, art niyet aranmasının yanlış olduğunu savundu. Mahmut Acar, "Biz işimizi yaptık. Doğrusu ne ise onu yaptık. Bizim bankacılıkla ilgili davalardan haberimiz yok. Görev süresi dolmuştu. O nedenle görev yerini değiştirdik. Bizimle ilgili bir şey dönmedi. Ne bankada paramız var ne de bankacıyı tanırız." dedi. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın ise "HSYK öyle gerekli görmüş. Yorum yapmayacağım." diye konuştu.

Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Cemil Çiçek, kendisinin sadece bazı iddiaları dile getirdiğini söyledi. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin banka yolsuzluklarıyla ilgili davalara bakmak üzere 5020 sayılı yasayla kurulduğunu hatırlatan Çiçek, hakimlerin 3 yıllık süresi dolduğunda bakanlık olarak başkan Mustafa Akın'ın görevde kalması yönünde görüş bildirdiklerini; ancak HSYK üyelerinin Akın'ın yerini değiştirdiklerini aktardı.


İstemedikleri hâkimin ayağını kaydırıyorlar

Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, hakim ve savcıların suç örgütleriyle irtibatlı olduğunun ortaya çıkmasının, adlarının fuhuş olaylarına karışmasının yargı için son derece üzüntü verici olduğunu söyledi. Bir yargı mensubunun bırakın suç teşkil eden bir davranış içine girmesi oturup kalktığı insanlara, attığı adıma bile dikkat etmesi gerekir." diyen Gündel, "Ancak bazı hakim ve savcıların suçluları yakalaması gerekirken suçlularla kol kola oldukları görülüyor. Bu tür olumsuz olayların temelinde yargıdaki atama ve yükselmenin dürüstlük, kalite ve liyakat yerine ideolojik ve hemşericilik gibi gerekçelere dayanan kayırmacılık yatıyor. Banka yolsuzlukları davalarına bakan başarılı bir hakimin yeri ilginç bir şekilde değiştiriliyor. Bu nedenle yargı mensuplarının atama, terfi ve tayin işlemlerini yapan HSYK'nın yapısının mutlaka değiştirilmesi gerekiyor. Yargıdaki bu tür sorunların çözülmesi için Anayasa'da değişiklik yapılarak HSYK'nın yapısının değiştirilmesi şart." şeklinde konuştu.

Susurluk davasına bakan emekli hakim Sedat Karagül de, bir hakim olarak bu yaşananların kendisini utandırdığını söyledi. Karagül, banka davalarına bakan hakimin görev yerinin değiştirilmesini, 'İstenmeyen yargı mensuplarının ayağı bir şekilde kaydırılır. İyi bir yere gönderiliyormuş gibi yapılır; ama aslında öyle değildir. Bunların olmaması gerekiyor. Bir hukukçu olarak utanıyorum." şeklinde yorumladı.


Kentbank davasından önce görev yeri değişti

2004 yılı Ocak ayında kurulan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi sadece banka suçlarına bakmakla görevlendirildi. Ticaret Mahkemesi hakimiyken 8. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına atanan Mustafa Akın, banka hortumcularını ağır cezalara çarptırmasıyla gündeme geldi. Akın başkanlığındaki mahkeme heyeti, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulan Etibank'ın eski sahibi Dinç Bilgin'e 14 yıl hapis ve 500 milyon YTL para cezası, Yurtbank'ın eski sahibi Ali Avni Balkaner'e 16 yıl hapis cezası, İmar Bankası ve Adabank davalarında Bahattin Uzan'a toplam 22 yıl hapis cezası verdi. Mustafa Akın'ın alınmasının ardından şu an 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Kentbank davasında Mustafa Süzer, İktisat Bankası davasında da Erol Aksoy'un yargılanmasına devam ediliyor. Yargıtay tarafından az ceza verildiği gerekçesiyle davası dosyası mahkemeye iade edilen Balkaner'in de yargılanması sürüyor.


2006 yılında, 3 bin 800 hâkim şikâyet edilmiş

Suçla mücadele etmesi gereken hakimlerin ve savcıların suça karışmaları sık sık basına yansırken Adalet Bakanlığı'na da yargı mensuplarıyla ilgili olarak çok sayıda şikâyet geliyor. 2006 yılında, görevi kötüye kullanma, rüşvet alma ve nüfuz kullanarak menfaat temin etme, taraflı davranma, göreviyle bağdaşmayan hareketlerde bulunma gibi gerekçelerle 3 bin 817 hakim ve savcı hakkında Adalet Bakanlığı'na şikâyet başvurusu yapıldı. Müfettişler tarafından yapılan inceleme sonucunda 142 yargı mensubu hakkında disiplin cezası verildi. 56'sı hakkında ceza davası açıldı. 4 hakim ve savcı meslekten ihraç edildi. Disiplin soruşturması sonucunda 7 kınama, 5 uyarma, 2 yer değiştirme ve 1 aylıktan kesme cezası uygulandı.

Murat Aydın - Büşra Erdem / Ankara - İstanbul